Sıcacık bir yazı arkamızda bırakıyoruz. Bir anda gelen sonbahar bize yavaşlamayı hatırlatıyor. Doğa aslında her mevsim geçişinde sessizce biz insanların çoğu zaman kendi hayatlarımızda kabul etmek istemediği değişimin/dönüşümün müzikalini sunar.
Ve der ki; “Hayatın sırrı değişime direnmek değil, ona karışmaktır.”
Doğa, sert bir kışa hazırlanmaya başladı. Ağaçlar nazikçe yapraklarını toprağa bırakırken, bazı hayvanlar kış uykusuna yatmaya hazırlanıyor, bazı kuşlar çoktan sıcak yerlere göç etti bile.
Peki, ya biz? Doğanın sıradanlığın içinde mucizevi bir şekilde karşılanan bu değişimi biz yapabiliyor muyuz?
YOGİK BAKIŞ AÇISINA GÖRE;
Yoga dersine gelen öğrencilerin tavrı çoğu zaman hayatının da bir yansımasıdır. Yoga dersine ilk başladığım zamanlar pratiğim sadece yapma odaklıydı. Bazen derslere gelen öğrenciler Bakasana, Handstand, Hanumanasana gibi Instagram dünyasının görsellerine odaklı oluyorlar. Bu da iyi veya kötü değil! Hayatta olduğu gibi Hanumanasana pozunu o pozu yaparak çalışamazsınız! Hazırlayıcılarını yapmazsanız ve tam o an, olana izin vermeyip, kendi bedeninizi, nefenizi iterseniz sakatlık kesindir!
Yani, yoga matının üstünde değişim, tam o an olanla kucaklama halinin içinden geçmeden belirmez!
Kemik yapınız izin verirse kendi yolculuğunuza göre belki bir ay, belki bir sene sonra Hanumasana yapabilirsiniz! Bu demek değildir ki: 'Herkes her şeyi yapar!' Herkes kendi bedeninin izin verdiği oranda her şeyi yapar ve değişim o oranı kabul ettiğimiz yerde belirir!
Dışarıdan kendi bedenin sınırlarını kabul etmiş görünürken, daha derinde kendi hikayeni kabul ettiğin yerdir burası! O yüzden yoga matı ve hayat hep iç içedir.
HAYATIN İÇİNDE;
Aslında yogik bakış açısından hiç farkı yok! Çünkü hayatta da herhangi bir şeyi zorlayarak yapamazsınız! Biri sizi istemiyorsa, hayatınızda bir şeyler olmuyorsa ittirerek yapamazsınız(aynı yoga pozları gibi).
Bir şeyleri istediğiniz şekle sokmak değildir değişim! Değişim; olana teslim olduğunuz bir yerden sonra ortaya çıkar. Tırtılın, kelebek olması için kozasından çıkması lazımdır! Kozamda kalmak istiyorum deme lüksü yoktur hiçbir kelebeğin. Değişim, tırtılın kendi dharmasını kabul edip, kebelek olmasında saklıdır ki, bazı kelebeklerin ömrü birkaç gündür o bile son değildir!
Biz maymun zihnimizle her şeyi bilmek ve kontrol etmek istediğimiz için zihnimizle hayatı anlamaya çalışırız.
Oysa hayat, anlaşılmak değil, sadece nehrin akışına teslim olmamızı ister bizden.
Gece - gündüz, yaz - kış, sonbahar- ilkbahar, soğuk - sıcak aslında hep iç içe birbirlerinin yerlerini almaya çalışmadıkları için şiir doludur! Biri diğerinden daha önemli değildir, hepsi bütünün eşsiz dinamikleridir. Ve aslında hayatın içinde hep bu değişim dinamikleri mevcuttur. İlişki dinamiklerimizden, bu zamana kadar gelene kadar her yanımızda değişim mevcuttur. Çocukken giydiğimiz kıyefetleri giymiyorsunuz değil mi?
Suyun halleri katı, sıvı, gaz.. Suyun hal değişimi yok mu? Katı, sıvı ve gaz… Bunu daha ilkokul sıralarında öğrenmedik mi? Suyun özünde olan bu değişimi, biz modern insanlar deneyimlemeye çalıştığımızda neden sorun çıkıyor? Vücudumuzun %70 ’in su olduğunu düşünürsek bizim de özümüzde aynı bilgelik var.
Ne dersiniz bu sonbahar bunu yapabilir miyiz?
Özde Çolakoğlu